DEM Parti Ağrı Milletvekili Heval Bozdağ, “Bugün 5 dakikaya sıkıştırılmış muayene, sürekli uzayan randevu kuyrukları, hasta sevk sisteminin kaldırılması ve hekimler üzerindeki performans baskısıyla sağlık sistemi, sağlık çalışanlarının tüm çabalarına rağmen işleyemez durumdadır.” dedi.
DEM Parti milletvekilleri, TBMM Genel Kurulunda, Sağlık Bakanlığı ile İçişleri Bakanlığının 2024 yılı bütçeleri üzerinde söz aldı.
DEM Parti Ağrı Milletvekili Bozdağ, bütçede “toplumun esas alınmadığını” ileri sürdü.
Bütçenin, halkın gerçek gereksinimleri ya da beklentilerini karşılamadığını öne süren Bozdağ, “Bu bütçe; işçiden, emekçiden, dolaylı vergiler ve direkt ücretlerden alınan vergilerle oluşturulan kaynağın sermaye ve iktidar çıkar gruplarına dağıtılacağının kararının somut ifadesidir.” diye konuştu.
Bozdağ, sağlıkta dönüşüm programı adı altında neoliberal sağlık politikalarının uygulamaya konulduğunu, sağlık hizmetlerinin piyasaya terkedildiğini savunarak, işsizlik ve yoksullukla mücadele eden milyonlarca vatandaşın genel sağlık sigortası primini ödeyemediğini, katılım payları nedeniyle çoğu zaman ilaçlarını alamadığını iddia etti.
Sağlığın “parası olanın erişebildiği bir metaya dönüştüğünü” ileri süren Bozdağ, şunları kaydetti:
“Sağlıkta dönüşüm programı ile önce sağlık hizmetinden beklentileri yükselttiniz ve kışkırtılmış bir sağlık talebi yarattınız. Bugün 5 dakikaya sıkıştırılmış muayene, sürekli uzayan randevu kuyrukları, hasta sevk sisteminin kaldırılması ve ikinci, üçüncü basamak hizmetlerinin artmış iş yükü ve hekimler üzerindeki performans baskısı ile sağlık sistemi, sağlık çalışanlarının tüm çabalarına rağmen işleyemez durumda. Niteliksiz bir sağlık hizmeti söz konusu. Bir kişinin bir yıl içerisinde neredeyse 10 defa hastaneye başvurduğu bir şifasızlık hali söz konusu ama siz bunu bir başarı öyküsü olarak tanımlıyorsunuz. Çünkü müşteriye dönüştürdüğünüz hasta var ve bu müşteri durumundan hiç memnun değil. Hekimlere ve diğer sağlık çalışanına her gün sözlü ve fiili saldırılar gerçekleşiyor ve gündemden hiçbir zaman düşmüyor.”
“Birçok hastane binası atıl duruma düşürüldü”
DEM Parti Bitlis Milletvekili Hüseyin Olan, ilaç ve eczacılık alanında yaşanan sorunları diğer sorunlardan ayrı tutmanın mümkün olmayacağını, ilacın doğru zamanda ve en uygun dozda kullanılabilmesi için erişilebilir, bulunabilir, kaliteli ve alınabilir olması gerektiğini söyledi.
Hükümetin, “bütçenin büyük bir kısmını savaşa ve çatışmalara ayırdığını ve sermayeyi önceleyen ekonomiye yönelik tercihlerde bulunduğunu” iddia eden Olan, bu durumun ülkeyi derin bir iktisadi krizinin içine sürüklediğini savundu.
Bu durumdan ilaç ve eczacılık alanının da payına düşeni aldığını anlatan Olan, “Bulunmayan ilaçların içinde hayati öneme haiz kanser ve kronik hastalıkların tedavisinde kullanılan ilaçlar başta gelmektedir. ‘SSK hastanelerinde ilaç kuyruğunu kaldırdık’ diye övünen iktidar, çocuklar için en basit bir ateş düşürücü şurup için bile aileleri eczane eczane dolaşır hale getirmişlerdir.” ifadelerini kullandı.
DEM Parti Kocaeli Milletvekili Ömer Faruk Gergerlioğlu, “şehir hastanelerini yapan müteahhitlere ücretsiz arsa tahsisinin yanında devletin kefil gösterilerek kredi kullandırıldığını; inşaatın tamamlanması sonrasında Sağlık Bakanlığı hastanelerinin kendi binalarını terk ederek bu hastanelerde kiracı olarak faaliyet yürüttüğünü” dile getirdi. Gergerlioğlu, “Bu uygulamayla birçok hastane binası atıl duruma düşürüldü.” dedi.
Kocaeli ve ilçelerinde mevcut hastanelerdeki kapasitenin önemli oranda düşürüldüğünü iddia eden Gergerlioğlu, “Bunların hepsinin sebebi, şehir hastanesi ve özel hastanelerin para kazanmasına dönüktür. Sağlıkta Kocaeli çökmüş durumda. Her tarafta büyük usulsüzlükler var ve hekimler artık ülkeden kaçıyor.” diye konuştu.
“Türkiye hibrit bir rejim olarak kabul ediliyor”
DEM Parti Batman Milletvekili Mehmet Rüştü Tiryaki, bir ülkenin demokrasisinin seviyesini, çıtasını belirleyen en önemli kurumun İçişleri Bakanlığı olduğunu aktardı.
“Türkiye’nin uzun süredir demokratik ülkeler kategorisinde değerlendirilmediğini” ileri süren Tiryaki, bunun dünya demokrasi endeksi verilerinden de görülebileceğini belirtti. Bu endeksin politik katılım, politik kültür, sivil özgürlükler, seçim süreci ve çoğulculuk gibi parametrelere bakılarak oluşturulduğunu anlatan Tiryaki, şöyle konuştu:
“Bu parametreler göz önünde bulundurularak hazırlanan rapora göre, tam demokrasi olarak değerlendirilen 24 ülke var, bundan sonra 46 ülke kusurlu demokrasi olarak değerlendiriliyor, 36 ülke hibrit rejim olarak değerlendiriliyor, son olarak 59 ülke de otoriter rejim olarak vasıflandırılıyor. Türkiye, bu ülkeler arasında 103. sırada. Bu parametrelere göre Türkiye, hibrit bir rejim olarak kabul ediliyor. Bu hibrit rejim içerisinde sayılan 36 ülke arasında da Türkiye 31. sırada. Türkiye dünyada maalesef böyle gözüküyor.”
Küresel suç organizasyonu raporu doğrultusunda Türkiye’nin 193 ülke arasında en kötü 14. ülke olduğunu savunan Tiryaki, “Türkiye güvenli bir ülke fakat patronlar için. Siz, hiçbir patronun, işten çıkarma, asgari ücret altında ödeme yapma, sendika üyeliğini engellemeden dolayı gaz yediğine tanık oldunuz mu?” dedi.